Dünya İlkesi [Yaratıcı’nın Dünya’sı ve Uluhiyyet’i]

Âlem İnsan’da, İnsan Âlem’de sırlıdır. “Saklı” demek istemedim, keza gayet aşikârdır. Bir Sebep olmasa idi, Allah halk etmezdi. “Şüphesiz, O sebepsiz yere yaratmamıştır” ve “O, bu gibi nitelemelerden Münezzeh’tir”.

(21. Metafizik İlke’ye veya 21. Nitel Sayı’ya karşılık gelir.)

Ve O’dur yaratan, geceyi ve gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı. Onların her biri bir yörüngede yüzmektedir.

Enbiya Suresi 33. Ayet

“Güneş’i ve Ay’ı bir ölçüye bağladı”
“Onlar kendi yörüngelerinde akıp giderler”

O, Âlem’i bir Mizan üzere yarattı. Ölçü’yü belirledi, ve görünen-görünmeyen tüm varlıklar onu tesbih eder.

Acep, dünyamızı Dünya yapan nedir? Bu mükemmel ölçü ve düzen, dünyamızı yaşanabilir kılan bu “varlıkların tesbihi”, neden bizim gezegenimize özgü? Ve bir “küre” ile bir “Dünya”yı ayıran hakikat nedir?

Şöyle ki, Hakk’ın Zâtiyyet tecellisinin indiği Mahall’e Dünya denir. Güneş O’nun Nazar’ı, Ay O’nun Vechi’nin Nûr’udur.

Âlem İnsan’da, İnsan Âlem’de sırlıdır. “Saklı” demek istemedim, keza gayet aşikârdır. Bir Sebep olmasa idi, Allah halk etmezdi. “Şüphesiz, O sebepsiz yere yaratmamıştır” ve “O, bu gibi nitelemelerden Münezzeh’tir”.

İnsan-ı Kâmil, Âlem(ler)’in gözbebği ve Nûr’udur. “Allah’ın Ruh’u ve Kelimesi’dir”. Ruhsuz ve Kelimesiz bir dünya/beden ise ancak dönüp duran bir cesettir. İşte Ruh’ul Kuds (Kutsal Ruh) olmasa, tüm Âlem bir cesetten ibâret olurdu, yıldızlar söner giderdi.

Bu söylenilen Kelâm’ı, sadece bir mecaz, bir benzetme mi sanıyorsun? Bilakis, Allah tüm Âlem’i İnsan’ın (İnsan-ı Kâmil’in) hizmetine sunmuştur. Üstelik, bunun için İnsan’ın yalnız Allah’a secdesi/salâtı yeterlidir. Bizim “kuvvet/kudret” olarak algıladığımız şey, O’nun Zâtı için bir Kelime’den ibârettir. “O’nu yorgunluk tutmaz” ve “ol, der oldurur”. O; Münezzeh’tir, Müteal’dir, “Vahid ul Kahhar”dır.

O’nun, o Allah’ın Rububiyyet’i yani Yöneticiliği, bu Dünya’yı ve Âlem’i elbet kuşatır. Bunu bir masal zannetme, çünkü bu bizzat hakikattir.

O zaman; günümüz bilimi ve felsefesi, nasıl olur da O’nu yok sayar? Bu durumda nasıl bir Âlem Tasavvuru’na (Anlayış’ına) sahiptir günümüz beşeriyyeti? Gerçekten de; Ruh’un ve Kelime’nin inkâr edildiği bir Âlem Tasavvuru, tüm Âlem’i ve eşyayı bir “ceset” olarak görür ve okumaya çalışır. Tabii ki, bu durumda, kendi varlığını da yürüyen (ruhsuz) bir cesede çevirmiş olur. Çünkü Anlayış’ı için yaptığı Kelime Seçimi budur.

Fakat gene, Âlem’i bilimin ve felsefenin merceğinde inceleyen güzel ahlâklı insanlar, onda Hayy olanın Nefes’ini sezerler. Tüm büyük ilim adamlarının/insanlarının ortak bir özelliği, Yaradılış’ı anlama dilekleridir. Bu direkt olarak, esasen Yaratıcı’yı anlama dileğidir ki, Yaratıcı Faaliyet’i teşvik eden/başlatan da budur.

Kısacası, demem o ki, tüm Yaratıcı Faaliyet’ler Kişi’nin Zâtı’ndan südûr eder ve O’nun Bütünlük’üne (Tevhîd’ine) tâbîdir.

O’nun “Yaratıcı Veçhe”sini Allah ismi ile zikrederiz; ve O, Kur’an’ı/İnsan’ı/Âlem’i birlikte izhâr eder. Buna “Cenâb-ı O”nun Uluhiyyet’i deriz.

Mayıs 2025

Dünya İlkesi [3 Seyir Yönü]

21. İlke, Seyir İlkesi’nin 3 Varoluş Yönü’nde de tatbik edilmesi (7×3=21) ile elde edilir. 7, aynı zamanda 7 Nefs Mertebesi’ne işaret eder; bu itibarla da “Yedi’ye kadar saymak”, bir nefsin safiyete varmasını da temsil eder. Seyir odur ki, Safiyet’e varan Yolcu olduğunun idrakine varmıştır. Peki o zaman, 3 kere 7’nin zikri, yani 3 kere Safiyet’in/Seyir İlkesi’nin zikri, ne anlama gelir?

Bu “3 Varoluş Yönü’nde de Seyredilebilen Yer”e, aşikardır ki Dünya adını veririz. Bu, yani Dünya, Beden/Nefs/Ruh üçlüsünün birlikte Seyir Alanı’dır. Kişi’nin seçimlerine göre, Dünya’dan gene 3 Varoluş Yönü’ne de yönelinebilir: Bunlar Cehennem/Araf/Cennet, Aşağısı/Aradaki/Yukarısı şeklindedir. Tekrar söyleyecek olursak, denilebilir ki; Dünya, 3 Seyir Yönü’nün cem edildiği yerin adıdır.

Başka bir Sembolik Okuma şu şekilde yapılabilir. Dünya, İnsan-ı Kâmil’in remzidir, ve onun Mahall’ine (İniş Yeri’ne) verilen addır. Bu sebepten, Zümrüt Tabletler’de Hz. İdris kendisi “3 kere büyük Hermes” olarak tanıtır; yani Beden’nin, Nefs’in ve Ruh’un efendisi olan İnsan-ı Kâmil olarak. Bir açıdan da, Allah’ın Halife’si olması bakımından, Dünya’nın Mâlik’idir; yani Allah rızası için Dünya’yı tedbir ve temkin ile ıslah eden Kişi’dir. Fakat o, Dünya vatandaşlarını kendi hâllerine bırakır ki, kendi seçimlerini yapsınlar, Gerçek olsunlar ve Dünya’da bir Hikâye yazma imkânları bulunsun.

O zaman, Dünya kesinlikle suçlanamaz. Suçlu olanlar, Aşağısı’nı/Cehennem’i/Kötülük’ü/Zulmü seçen nefislerdir. Ne Dünya, ne Mâlik’i, ne de Yaratıcı’sı, bireylere seçme hakkı tanıdığı için suçlanamaz ve kötülenemez. Bilakis, bu (özgürlük) Rahman’ın Rahmet’indendir.

25.05.2025 [y.t.]

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 596

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir