Büyük oluşların rüyasını görenlerin ve yaratıcı kabiliyetleri gelişenlerin, söyledikleri Söz de dünyaya etki eder niteliktedir. Fakat beşer hata eden bir varlıktır. O zaman, ömrü-hayatı boyunca hatalı söz söylememiş olması imkânsızdır.
Peki, söylenen hatalı bir söz söylemenin bedeli nedir? Âşıklar bilir ki, bunun cezâsı bir ömür sürer.
Eğer elbet hata olacaksa, Arz’ı değiştiren Söz’ü söylemenin bedeli nedir? Onun bedeli uzak kalmak, ona dokunamaz hâle gelmek, onun Arş’ı olmaktır. O zaman(ın) Âlim’lerin(in), söylediklerine ve yazdıklarına nefislerini (“Arz”ı) katmaları (uygun) olmaz. Onların kelâmı, Aşk’ın hasret ve özlemi ile, Arz’a Nefes olur, ona can verir; fakat onun üzerinde sahiplik talep etmez.
Aslında bu Yazı’yı – gene – “meslekî sorumluluklar” çerçevesine vardırmaya çalışıyorum; fakat bu gerçekten zor. Bunun için Söz’ü (1) Yıldızlar’dan (Metafizik’ten) başlatıp, (2) Güneş’te (Ontoloji’de) yörünge edinip, (3) Arş’ın (Epistemoloji’nin) kapsadığı sayısız Hasat Alanı’na (Meslekî Alan’a), (4) her birine uygun düşen (Dil’sel) (Arkitektonik) Katman’a getirmek gerekiyor.
Şu durumda insan gerçekten de Kur’an’ın neden bir Hidâyet Kitabı olduğunu, ve neden bir fizik-matematik-biyoloji vs. kitabı olmadığını daha iyi anlıyor. Keza Kur’an, Allah merkezli olup, “genel” bir niteliğe hâizdir ve “özel” bir Alan’a hitap etmek amacını değil, Alan’ları tevhid etmek (kuşatıp kapsamak) amacını taşır.
(Kur’an, inkâr edenlerin kitabın bu kapsayıcı niteliğine karşı tavırlarından şöyle bahseder.) “Hayır, onlardan her biri, kendilerine özel olarak açılmış sayfalar verilmesini ister.” (Müdessir/52)
Arş’ın ve Arz’ın işleri, işte bu şekildedir.
Şu hâlde; her bir Birey’e düşen sorumluluk, Vahy’i okumak ve onun ışığını kendi yaşamına yansıtmaktır. Buna tabii ki meslekî yaşantı da dâhildir. Demek ki; meslekî faaliyetleri de, Allah’ın Kürsü’sünden Kelâm edilen Kur’an’ın perspektifinden okumamız gerekir.
Gerçekten de, bu nüzule uygun yazılmış kitap sayısı azdır ve günümüzde Kur’an’ın zikri ile Metafizik-Ontoloji-Epistemoloji-Bilim-Sanat-Mühendislik-Teknoloji disiplinlerini Birlik’te buluşturan kitap sayısı çok daha azdır. Bu yüzden, aynı zamanda Karanlık Çağ’ın (Kali-Yuga’nın) sonlarında olduğumuzdan, bu anlayışı şahsımda neredeyse sıfırdan oluşturmam gerekti. Emînim ve ümit ediyorum ki, (başlayacak olan Altın Çağ ile birlikte) ileriki nesiller İlimlerin Tevhîdi’ni daha da iyi anlayacak ve kendi Alan’larına daha iyi yansıtacaklardır.
Gayret bizden, lütuf Allah’tan.
18.04.2025