Seyir İlkesi

(Seyir İlkesi’nden daha önce bahsetmiş olsak da, bu Yazı’yı tamamen ona ayırdık; ki kendi başlığı altında bulunsun.)

Yazmak, esasen Sayma’ya dayanır, ki saymak da esasen bir Zikir’dir. Dolayısıyla yazmanın temelinde zikir yer alır.

“Yazma’nın, esasen Sayma’ya dayanması” ne demek ola ki? Şöyle ki; her Yazı, giriş-gelişme-son(uç) gibi veya şiirsel âhenk gibi, Cebirsel Nitelik’lere haizdir. Bu Cebirsel Nitelik’ler, Yaratıcı’ya rücu ediyor ise, yani Bir olan Hakk’a rücu ediyor ise; bunun Vahiy olduğunu ve bunu Cebrail’in ilettiğini söyleriz.

Peki, Sayı nasıl Kelime’ye dönüşür? Nitel Sayı, Kelime ile tam olarak aynı şey değildir, daha ziyade onun (kelimenin) kökeninde yer alır ve ayn’ı’dır. Burayı vurgulayalım; onun Ayn’ıdır fakat ikisi “tam olarak aynı şey” değildir.

Sayı, bir Sıfat’ın kapısından geçerek Kelime’ye dönüşür ve böylece her Sayı’ya bir Kelime karşılık gelir. Bu sayma süreci, tamamlandığında Kitap meydana gelir. Kitap’ın Nebevî Kitap olmasının koşullarından birisi de Alfabe’sinin Kadim olması ve Vahy’e dayanmasıdır. Dolayısıyla Nebevî Kitap, (Metafizik) Sıfır’dan başlayarak, Allah’ın Vahy’i ile doğuşa gelen Kitap’tır. Aynı sebepten bir kelimesi hatta bir harfi dahi değiştirilemez.

Gene aynı sebepten, Nebevî Kitap (tecellîsi) için gereken her (varoluşsal) koşul, bizzat Allah’ın “ol” emri ile sağlanır.

Bununla birlikte; sayısız Sıfat olduğu gibi, sayısız Kitap vardır. Tabii ki burada Kitap ile kastettiğimiz cismani obje değildir. O, başlı başına Hayy (sıfatının tecellîsi) olan, İnsan’ın “ikizi”dir. Bu şekilde, “Kur’an İnsan’ın ikizidir” de denilir.

Bir düşünürün dediği gibi, “cenneti hep bir kütüphane olarak hayal ettim”.

Tüm bunları, genel olarak, bir Kitap’ın ne olduğundan bahsetmek için yazdık. Tekrar edelim, burada bahsettiğimiz içine nefsânî dürtüler karışmamış, İlâhî kökenli bir kitaptır. Hakikatte ancak bunlar Kitap’tır, ki buna Furkan da denir. Sırası ise; Yazı-Sayı-Zikir ilişkisi ile Kitap-Furkan-Kur’an ilişkisi aynıdır; onlardan önce de Rahman vardır.

Bu sebepten Rahman Suresi’nde; 1) Rahman, önce kendisini tenzih eder ve ismini zikreder: “Er-Rahman” (“Rahman”). 2) Sonra Zikir hakikati olan Kur’an’ı belletir: “Allemel Kur’an” (“Kur’an’a Âlim kıldı [öğretti]”). 3) Daha sonra birey olarak sayılan-sayılacak olan İnsan’ı halk eder: “Halakal İnsan” (“Halk etti İnsan’ı”). 4) Ondan sonra Zikir’in İnsan’dan tecellîsi, yani Beyân zuhur eder: “Allemehul Beyân” (“Onu Beyân’a Âlim kıldı [öğretti]”).

Bu, merkezinde Rahman’ın yer aldığı Kur’an-Furkan-Beyân üçlemesidir (“üç-aşamalı nüzul/iniş”tir). Rahman Suresi’nde de olduğu gibi; Nebevî Kitap olan Kur’an’ın her Sure’si, “Sıfır’dan sayma” veya “yok’tan var etme” diyebileceğimiz İlke’ye uyar. Buna Sayma veya Yolculuk İlkesi dedenilebilir. Fakat ben, Sayma, Yolculuk, İz ve Görüş kavramlarını cem eden (kendisinde toplayan) bir kavram kullanarak, buna Seyir İlkesi diyeceğim.

(Seyir İlkesi’nden daha önce bahsetmiş olsak da, bu Yazı’yı tamamen ona ayırdık; ki kendi başlığı altında bulunsun.)

05.03.2025

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 590

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir