Doğuş (Genesis) ile Gelen Nitelik’ler

Genesis şiirlerinin bir açılımı olan yazı ise, bu kök-yazı ile aynı Boyutsal Özellikleri taşır...

Genesis şiirlerini, yazacağım kimi yazılar için bir çekirdek/tohum oluşturmaları için yazıyorum. Aslında, ilk başta, bu şiirleri uzun yazılar yazmaya vaktim olmadığı için yazmaya başlamıştım. Yazmak istediğim yazının bir özeti olması, yol gösterici olması ve konuyu bana hatırlatması (yani bir “zikir” olması) için.

Doğrusu bunlar gerçek İlham’ın ilk doğuşu ile birlikte gelen Boyutsal Özellikleri en sadece biçimde ifade etmeyi amaçlar. Genesis şiirlerinin bir açılımı olan yazı ise, bu kök-yazı ile aynı (temel) Boyutsal Özellikleri taşır, fakat ayrıca tafsilatlandırılmıştır.

Mesela; “Varlık’ın Güzelliği”, “Güzellik” başlıklı Genesis şiirinin bir açılımıdır; “Ra’nın İzleri”, “Yâ-Ra” başlıklı Genesis şiirinin bir açılımıdır.

Zaman’daki sıkışıklıktan ötürü, bu şekilde yazı-çekirdekleri oluşturma ihtiyacım doğdu. Bir Dost’umun dediği gibi: “Çınar, tohumunda saklıdır.”

Bu bağlamda şiir, aslında Nefs’in katmanlı yapısının direkt bir ifadesidir. İlham’ın da, “İç’te doğan” bir şey olduğunu ve kâğıda “yansıyan”ın, Nefs topografyasında meydana gelen geometrik dönüşüm olduğunu söyleyebiliriz (analoji itibariyle).

Bu sebepten geometri ilkeleri, daha doğrusu bunların Asl’ı olan Metafizik İlke’ler, şiir için de geçerlidir. Kur’an – şiir olmamakla beraber (Yasin/69) – bu İlke’lerin olduğu gibi Kelâm edilmesidir. “Ve Biz ona şiir öğretmedik. Ve bu, ona yakışmaz/gerekmez de. O, yalnızca bir zikir ve apaçık Kur’an’dır.”, bu onun İlke’lerin tam ifadesi olduğu gerçeğine işaret eder; bu mükemmellikten uzak olan şiirlerin aksine.

O zaman; Yazar’ın yapması gereken Kur’an’ın Ruh’unu anlamak ve onun Rahmet pınarından beslenerek yazmak ve Çağ’ının hâlini Cebrail’in Getirdiği Cebirsel Nitelik’ler üzerinden yorumlamaktır.

Aynı Genesis şiirleri gibi, ve Gök’te sabit Yıldızlar gibi; her insan da Kim’liğinin çekirdeğini, Asl’ını oluşturan bir Sıfat ile doğar. Sıfat miracı, Kişi’nin kendi öz benliğinin hangi Sıfat üzere yaratıldığını idrak etmesi demektir. Zât miracı ise Sıfat’ın sahibine dönmesi (rücu etmesi) demektir.

Bu “Sıfatlar meselesi”ni, Muhammedî dönem ile birlikte, “mesleklerin gelişimi”nde görürüz. Aslında bir meslek, kendisine hükmeden Sıfat’ın, Arz’daki (bir) tecellisidir. Bu sebepten mesleklerin anlaşılması aynı zamanda bu Sıfat’ların (İlâhî İsim’lerin) anlaşılmasına bağlıdır.

(Aynı zamanda diyebiliriz ki; benliğin olgunlaşması/gelişimi esasında bu yaratıcı öze (idrâk’en) yakınlaşmasıdır. Cehalet ise ondan uzaklaşması ve özgünlüğünü yitirmesidir.)

07.01.2025

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 590

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir