Bazen de, murakabeye dalmak için yazmak lazım. Kendimiz okumak için, kendimi, içimizi seyir için. Okunma telaşı olmadan, yazalım bakalım. Yazalım, bakalım. Baktığımızı seyredelim. İşte, bilgi, biliş, bilinç de buradan doğmaz mı? Oysa insan bilgiyi hep dışta aramakta. Huzurla sohbet edeceğimize, bitmeyen çokluk engel olmakta.
Peki, Dış’a nasıl şekil vereceğiz? İnsan, İç’e yönelende, anlam bulur; Dış’a da ancak bu anlam doğrultusunda şekil verilebilir.
Demek; İç’e dönüşümüz, sadece bulacağımız anlam için değil, Dış’a verilecek suretin tesisi için de esastır. Bu durumda, tecelli eden İlke’lerin bilgisine erişince, bunlar Muhayyile vasıtası ile yeniden canlandırılarak bir tasarım oluşturulabilir. Erişilen bilgi ise Hafıza’da muhafaza edilir.
Aslında Hafıza, Hikâye’mizi barındırır; İç’e dönüşümüzün Hikâye’sini. Yazı ise bunun izidir, zikretmek için yazarız; keza Yazılan, Hafıza’da ebedidir; yani Allah’ın Hafıza’sında.
14.11.2024