Varlık’ın Rahmet’i ile varlıkları var etmesinden (ve onları hakça konumlandırmasından) sonra, her halk edilmiş varlıkın Sınır’ları belirlidir. Zira bu belirlenim, tam da, bir varlıkı “olduğu şey” yapan şeydir. Yani bu sayede var edilmiş varlık; “başka bir şey” değil fakat “olduğu şey” olur.
Bir varlık Sınır’larından “taşamaz” veya bunları “aşamaz” ise, “olduğu şey”den başka bir şey olamaz, yani “dönüşemez”. Beşer hariç tüm varlıklar böyledir. Dönüşüm olmazsa Hikâye’nin Kahraman’ı da olmaz, anlamı da olmaz; ki zaten Kahraman “anlam taşıyıcısı”dır.
Demek ki Sınır’larından taşabilen veya onları aşabilen bir varlık olmazsa Yaradılış’ın bir anlamı olmayacaktır. Her şey yerli yerine, her şey makine gibi işlemekte… Çok güzel. Peki ya sonra?..
Sınır’larından taşabilme veya bunları aşabilme seçimi, sadece insana verilmiştir. İşte bu Özgürlük İlkesi’dir; Sınır’ların dinamik çeşitlenebilirliğini ifade eder. Sınır’larından “taşan”, bu (seçim) hakkını Dış’sal cihete yönelik, hor kullanır. Bu biçimde başkalarının Sınır’larına tecavüz eder. Sınır’larını “aşan” ise tam tersi biçimde, bu hakkını İç’sel cihetten kullanır, ve Adalet’i Kelâm eder. İç-Dış diyalektiği gereği, “aşanlar” ve “taşanlar” savaş halindedir. (Burada
Belki tecavüzün Özgürlük İlkesi ile olanaklı kılınması Adalet İlkesi ile çelişiyor gibi görünebilir; fakat Sınır’ların “taşımı” ile oluşan bu geçici düzensizlik, onları “aşanlar” (Âşık’lar) tarafından dengelenir ve yeni bir düzene oturtulur. Sonuçta, Mutlak Galip her zaman Tanrı olan Mutlak Varlık’tır. Bu yeniden düzenlenme ile Adalet yeniden tesis edilir. Aradaki süreçte Varlık ve Zaman boy gösterir; yani İnsan-ı Kâmil ve Hikâye’si.
Mitolojik Anlatı’larda “tanrıların” söylediği gibi:
(Nefsinle) savaş ve aramıza katıl [Zaman-Ötesi hakikatlere eriş].
Veya Ayet’te geçtiği gibi:
Ey Nebi! Mü’minleri savaşmaya cesaretlendir…
Enfal Suresi 65. Ayet
[Nefsinle savaş ve böylece Enfal’e – Ganimet’e, “İç’sel Bilgi’nin zenginliğine” eriş.]
(Savaş’a dair, İç-Dış – başka bir açıdan söylersek İyi-Kötü – diyalektiği kapsamındaki ihtiyat kayıtlarından, Şeytan Katili başlıklı yazımızda değindiğimiz için, buna tekrar değinmiyoruz.)
Tabii ki Gök Tanrı bu İlke’lere Âlim’dir. Bununla birlikte O, ayrıca bunları görmeyi murad eder ve kendisini gerçekleştiren Zaman-Ötesi İlke’leri Seyr’eder. Başka bir ifade ile; O’nun Seyr’i, tam da İlke’leri gerçekleştiren ve Zaman’ı meydana getiren şeydir.
Ve onlara süre tanıyorum. Kuşkusuz, benim planım sağlamdır.
Kalem Suresi 45. Ayet
O, kendi Azamet’ini, “özgür Ferdî Birey”de seyreder.
Şüphesiz sen azîm (yüce) bir ahlak üzeresin.
Kalem Suresi 4. Ayet
05.08.2024