Her şeyin merkezi olan Allah, Ahad olduğundan, ona yönelenlerin hepsi aynı şeye varacaktır. Bu demektir ki, onun Ahadiyyet’ine yönelen her Ruh, zorunlu olarak aynı belirli aşamalardan geçecektir. Esâsen o, uzaklaştığı Kendisi’nden Kendisi’ne geri döner ve Yol üzerinde, Dil’e dökülebilecek olanı Dil’e döker, ötesinin ise konuşulamayacağını söyleyerek Söz’ü noktalar. Keza Metafizik Nokta, O’nun Söz’ü noktaladığı yerdir.
Dil’in “bir dil” olarak özel belirlenimine göre, Tecellî’nin belirli aşamaları Kelime’leşir ve böylece Ontolojik Hiyerarşi’ler belirir. Varlık’a yönelerek onda ifna olan düşünce, vardığı merkezden kendisini – bu sefer Varlık ile birlikte – yeniden açılımlar. O zaman düşüncenin akışı – yani izlediği yol – Yaradılış’ın Seyr’i ile tam bir tekâbüliyet içindedir, ki bu da gerçek anlamı ile Kelâm’ı meydana getirir. Nefs ifna olduğu (fena bulduğu) için, geriye kalan ancak Varlık’ın Söz’ü – Kelâm’ıdır. Nefs Ruh’a, sözcükler (Rabbânî) Kelime’lere döner – dönüşür.
Bu da her türlü mânevî yolculuğun/seyrin hedeflediği Dönüşüm’dür. Güneş’te ifna olan, fena bulan, ancak onun ışığını yayar; çünkü uzaklaştığı Kendisi’ne geri dönen Ruh, en başta, (zaten) O’ndan başkasına ait değildir.
08.07.2024
[…] “Dön’üş’üm” kelimesi hakkında, tedbir amaçlı bazı açıklamalar gerekebilir. Ben, şahsen, çoğu kez – neredeyse her zaman – bu kavrama “insanın içsel tekamülü” gibi bir anlamda değinirim. Fakat; kelimelerin kavranılış cihetleri, yani Zihin’de kavranması/kavramlaştırılması, Kişi’nin (bilinç düzeyine bağlı olarak) bunu hangi Varoluş Yönü’nü esas alarak kavradığına göre de değişebilir. Bu 3 Varoluş Yönü beşer için Ruh-Nefs-Beden olarak (da) okunabilir. […]