Eser’in Ruh’u

Merkez ise Odak Noktası’dır ve çoğunlukla Yaratıcı’yı temsil eder, keza Allah her şeyin (Yaratıcı) Merkez’idir.

Bir şeyi anlamaya yakınlaşmış gibi hissediyorum. Tezhiplerin ve geleneksel sanat eserlerinin nasıl meydana geldiğini.

Sanat’ın, tamamen kontrollü bir icraat olduğu gibi a priori (öncül) bir varsayım barındırır çoğumuz. İnsan düşüncesinin ve mânâsının, bir su damlasının bir kar tanesine dönüşmesi gibi, bir Tabiat olayı olarak şekillenebileceği, hiç aklımıza gelmez. Büyük ihtimalle bu, düşünceyi sahiplenmemizden ve onu benliğimize ait bir şey olarak algılamamızdan kaynaklanır. Bu yüzden, onun da enerji yasalarına ya da özünde bunları da meydana getiren Metafizik İlke’lere uyduğunu fark etmeyiz.

Geleneksel sanatları, Geleneksel yapan, işte bu İlke’lere olan uygunluğudur. Merkez ise Odak Noktası’dır ve çoğunlukla Yaratıcı’yı temsil eder, keza Allah her şeyin (Yaratıcı) Merkez’idir. “Ve Allah’ındır, Doğu da Batı da. Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın vechi oradadır. Şüphesiz Allah Vasi’dir, Alim’dir.” (Bakara/115)

Odaklanmak, bu bahsettiğimiz mânâ akışının adıdır. Her odaklanan ise, ancak bir Nokta’ya odaklanır, yani bir Odak Noktası’na. Böylece; Geleneksel sanatlarda, Eser, Odak Noktası’na odaklanılması ile, Nefs’in kuvvetlerinin buraya yönlendirdiği mânâ akışının “kendiliğinden şekil alması” ile oluşa gelir.

Yani Gelenek’te; Şekil, Kendilik’ten “alınan” bir şeydir. “Kendiliğinden” “gelen” bir şey olduğu için, kendi kimliği vardır. Onu Eser yapan şey budur. Gönül’den Geliş’idir. Böylece, Geleneksel Olan’ı canlandırmanın yolu, kaçınılmaz olarak İnsan’ın kendi özüne dönmesinden geçer. İşte bu “kaçınıl(a)mazlık”, “Allah’ın mekri”ndendir. Mekr kelimesi, çoğunlukla (meallerde) “tuzak” olarak çevirilse de, esâsen “örülen desen/örüntü” anlamına gelir. Allah her desenin Baş’ı ve Son’u (Evvel’i ve Ahir’i) ve Merkez’i olduğu için, hiçbir şey O’nun mekrinden kaçamaz. [İnsanı, kaçınılmaz biçimde kendisine/özüne döndürdüğü için] “…Allah Mâkir’lerin (desen örenlerin, tuzak kuranların) en hayırlısıdır.” (Ali İmran/54)

İşte İlke’lerin Bilgi’si, ancak bu kaçınılmaz örüntü doğrultusunda (kişinin sadrında) yeniden dirilir (açığa çıkar). Ancak o zaman, Eser’in Ruh’undan söz edebiliriz.

02.07.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 549

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir