Ayet, “gösterge”dir, “görülen”dir, “Allah’ın (yaratarak) gösterdiği”dir. Görülen, “ispat”a gelmez. Görülen’in ispata ihtiyacı olmaz. Var olan, vardır. Hepsi o kadar!
“Göremeyen”, “ispat” bekler. Göremediği, ona görebildiği üzerinden “kanıtlansın” ister. Bu durumda Göremeyen, esasen daha önce görmediği şeyi görmeyi reddeder. Zira, “göremediği” şeyin “olabileceğine” inanmaz. Bunun iki açılımı vardır: Birincisi, “Asla Göremeyeceği Bir Gösteren”in olabileceğine; ikincisi, “daha önce görmediği bir gösterge (görünüm)”nin olabileceğine; inanmaz.
Gösteren, yani Aslî Gösteren, aynı zamanda “Yol Gösteren”dir. Buna Rabb deriz. Tecellîsine ise Rububbiyet. Gösteren, “yaratarak gösterir”. Onun “yaratarak gösterdiği”ne, “gösterge” yani Ayet deriz. Ayet, “gösterilmiş olan”dır.
Böylece İnanan, öncelikle İlk Ayet’e inanır: “Oku, Yaratan Rabb’inin adı ile.” İnkâr eden de öncelikle bunu inkâr eder.
Yaşamımızda, bir Yol Gösterici’ye ihtiyaç duyarız. Çünkü insanız. Aslî Yol Gösterici, Âlemlerin Rabbi Allah’tır. Allah, yaratarak gösterdiği ve göstererek yarattığı ile, Yol gösterir. Yani Ayet’leri ile.
İnkâr edenin de bir yol göstericiye ihtiyacı vardır. Fakat o bunu inkâr eder. Peki, bu durumda İnkâr Eden, yaşamını neye göre düzenler? Neye göre söz söyler ve eylem eyler? Kısa cevap: Hevâ ve heveslerine göre.
Söz’ü biraz daha açalım.
Beşerin hevâ ve hevesleri, döngüsel programlara benzer. Kader Çarkı’nda bahsettiğimiz gibi, “aşılıncaya kadar” kendilerini tekrar ederler. Bunlar, Kültürel Önyargı’lar ve ailevî travmalar ile birlikte, Kişi’nin Nefs Matrisi’ni şekillendirirler. Kişi’nin Nefs Matrisi, yani Benlik Yapısı, “davranışsal koşullanma”larının bir toplamıdır.
Matris, Matematik’te, “Boyutsal Özellik’leri bir ‘çerçeve’de ifade eden matematiksel obje”dir.
O zaman, deriz ki; İnkâr eden, edilgendir ve Nefs Matrisi’ne göre hareket eder. Sözünün ve eyleminin formunu Nefs Matrisi belirler, fakat o, inkârından ötürü bunun bilgisinden mahrum bırakılmıştır.
27.03.2024