Özür
Okuyunca üzülebilme ihtimallerine karşın, ebeveynlerimden özür diliyorum. Fakat burada yazanlar, çocuk Ben’in düşünceleridir. Onları değiştiremem ve değiştirmeyeceğim.
Uyku Zamanı
Çocukken uyumadan önce hep, ama hep, “iyi geceler” dilerdim. Neredeyse hiç ihmal etmezdim.
Benim için, bu çok önemli idi. Çünkü bir sonraki sabah, ailem ile aynı dünyada olup olmayacağımı bilmezdim.
Uyduğum zaman her şey kararırdı. Başka bir dünyaya giderdim ve dönüp dönmeyeceğimi bilmezdim. Şu ana kadar hep dönmüştüm ama bir sonrakini nereden bilecektim ki?
Oysa uyuyup uyanmayanlar, vardı…
Çocukken, bu yüzden her gece uyumaya giderken “İyi geceler.” dilerdim. Çünkü geceleyin uyurken, artık kimse ne birbirine yardım edebilirdi ne de bir ötekinin “geri gelip gelmeyeceği” hakkında söz sahibi idi.
Geceleyin, herkes yalnızdı.
İlginç bir şekilde, “yetişkinler” bu veda ritüelini benim kadar umursamıyordu. Bu beni şaşırttığı kadar üzerdi de. Tabii çocukken, bu düşüncelerimi kelimelere dökebilecek konuşma becerisinden de yoksundum…
Zaten becerip de “Sizi kaybetmekten korkuyorum.” diyebilseydim; ebeveynlerim, diğer her yetişkin gibi, bu tip şeyleri kafaya takmamamı(!) söylerdi. Kafaya takmaya takmaya, “kafaya takacak” kafaları da kalmamıştı herhalde…
Bir dostunuz, dönüp dönmeyeceğini bilmediğiniz bir yolculuğa çıkıyor olsa, onu uğurlamaz mıydınız?
Eğer çocukken kelimelere hakim olsa idim, Yetişkinler’e şöyle derdim:
“Ölümün hakimi misiniz ki, uyanacağınızdan bu kadar eminsiniz?”
Kimse bir ötekinin, uyanıp uyanmayacağını bilemezdi. Demek ki Yetişkinler, sürekli gördükleri şeyleri kesin gerçeklik kabul ediyordu. Bu yüzden sevdikleri öldüğünde, sanki hiç olmayacak gereken bir şey gerçekleşmiş gibi, şoke oluyorlardı.
Hüzünden değil, şaşkınlıktan bahsediyorum.
Oysa şikayet edip sızlanmak, ölüyü diriltecek miydi ki? Öyleydi de ben mi, çocuk aklım ile(!), bilmiyordum?
Halbuki herkes ve her şey ölüyordu. Onlar ise, ölülere saygı göstermeyi dahi beceremedikleri için, ölüme yabancı kalmışlardı.
Ölenlere, onların sessizliğine eşlik ederek saygı gösterilir. Yetişkinlerin çoğu ise, Hz. Azrail’in huzurunda, dırdır yapmaktan başka bir şey beceremez… Bana sorarsanız; bu edepsizliktir, ayıptır.
Bahsettiğim, cenazelerde insanların birbirlerine hatır sormaları değil. Ölüden, ölünün hayatından, ölenin “iyi”sinden ve “kötü”sünden bahsedilmesidir. Değilse (yaşayan) insanların, birbirlerini teselli etmeleri anlaşılabilir.
Sonuçta büyüdükçe ben de, hep “geri geleceğime” yani uyanacağıma, inanır hale geldim. Şu anda ise, bunun sadece bir inançtan ibaret olduğunu anlıyorum… Meğerse ben de, fark etmeden o Yetişkinler’den biri olmuşum.
Ben ölünce vasiyetimdir, arkamdan dırdır yapmayın. “İyi”mden veya “Kötü”mden bahsetmeyin.
Bırakın, onun hesabını yapmak da Allah’a kalsın!
Asıl yazılış tarihi: 24.10.2021